15 Temmuz hain darbe/işgal/ilhak girişimi üzerinden altı yıl geçti.
Yani bu millet binlerce yıldır sair zamanlarda benzer girişimlere karşı kazandığı zaferlere bir yenisini daha ekledi.
Hem de o kadar kuşatılmışlığa rağmen.
O dönem ve öncesini hatırlayanlar; örgütün, devletin en ince noktasına, adeta kılcal damarlarına kadar adım adım, yavaş yavaş, sinsice, sindire sindire, kandıra kandıra nasıl yerleştiğini tahmin etmekte zorlanmayacaktır.
Darbe girişimi içerisinde bizzat bulunan, destek veren, arka çıkan ya da safını belli edemeyen, net duruş gösteremeyenler, irtibatlı iltisaklı olanlar mutlaka karşılığını görmeliler, gördüler, görüyorlar.
Canları cehenneme!
Anayasa’nın 38. maddesinin yedinci fıkrasında, ceza sorumluluğunun şahsi olduğu belirtilerek bunda amacın, bir kimsenin işlemediği bir fiilden dolayı cezalandırılmaması olduğu vurgulanır..
Başka bir anlatımla kimsenin başkasının fiilinden sorumlu tutulmaması gerektiği yazılır.
Buna göre, örgüt içinde ihanetle ya da başka bir şekilde bulunanların bazı yakınlarının yaşadıklarına dikkat çekmek gerekebilir.
Bir iş başvurusunda bulunan, bir yere müracaat edenler için yapılan arşiv araştırması ve güvenlik soruşturması incitici sonuçlara neden olabiliyor.
Elbette bunlar tereyağından kıl çeker gibi hassasiyetle, titizlikle yapılıyor.
Hedef ihanet içinde olan kimseyi dışarda bırakmamak, dışındakileri hiçbir şekilde içine katmamak.
Allah bu ayrımı yapma sorumluluğunda olanlara kolaylık versin.
15-16 Temmuz 2016 tarihlerinde milletçe yazılan destanın kahraman şehitlerini rahmetle anıyor, gazilerimizi saygıyla selamlıyorum.
O dönem net ve dik duruş gösteren yediden yetmişe herkese şükran borçlu olduğumuzu bir kere daha tekrarlıyorum.